Salı, Aralık 3, 2024
- REKLAM -

İlgili Haberler

Prof. Dr. Uzunoğlu, “COVID-19 Ekonomiye Ağır Darbe Vurdu”

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını sağlığımızı etkilediği gibi aynı zamanda ülke ekonomilerine de ağır darbeler vurdu. Üretim ve ticaretin durma noktasına geldiği dünyamızda normalleşme süreçleriyle birlikte ekonomideki tehlike ve fırsatları, Trakya Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu değerlendirdi.

Öncelikle dünya konjonktürüne ışık tutan Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, Kur-Ticaret savaşları ile Brexit tartışmalarının devam ettiği 2019 sonunda Çin’de ortaya çıkan Covid-19 salgını ile dünya ekonomisindeki belirsizliğin daha da arttığını söyledi. Çin’in elektronik ve teknoloji üretim merkezi olarak bilinen Hubei eyaletinde ortaya çıkan virüsün yayılım hızını durdurmaya yönelik olarak başlatılan karantina uygulamasının ilk olarak Çin daha sonrada dünya ekonomik düzenini etkilediğini ifade eden Prof. Dr. Uzunoğlu “2003’te Sars virüsü ile sarsılan Çin ekonomisindeki bozulma dünya ekonomisini çok fazla etkilememişti. Çünkü Çin’in 2003’te dünya ekonomisi içindeki payı yüzde 4 civarındaydı. 2019’da ise Çin’in dünya ekonomisindeki payı yaklaşık yüzde 17’ye ulaştı. Çin en büyük enerji ve hammadde ithalatçısı ve dünyanın her yerine mamul-yarı mamul mal satan ülke konumunda. Dolayısıyla Çin’de ortaya çıkan virüsün ilk etkisi seyahat, hizmet ve tüketim sektöründe ortaya çıkarken bölgedeki küçüklü büyüklü birçok fabrika kapanma noktasına geldi. Çin’in ülkeler arasındaki tedarik zincirlerindeki yeri dikkate alındığında, Çin ekonomisindeki bir kırılmanın dünya ekonomisini direkt olarak etkilemesi kaçınılmazdı.” dedi.

Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, açıklamasında, “Çin’de yaşanan arz çöküşü uluslararası piyasalarda hemen hissedildi. Apple gibi global firmaların yaşanılan tedarik sorunu nedeniyle hizmet vermekte zorlandığını gözlemledik. Diğer taraftan Çin’de üretim ve tüketimdeki çöküş enerji başta olmak üzere hammadde talebini düşürürken hammadde fiyatları da düşme trendine girdi. Çin’in GSYH’nın yüzde 60’ını, istihdamın ise yüzde 90’ını karşılayan KOBİ’lerin yüzde 60’ı kapandı. 2020 Şubat’ında otomobil satışları yüzde 80 düştü. Pekin’de restoranların yüzde 70’i kapanırken yüzde 30’u ise kapasitelerinin altında faaliyet göstermeye başladı. Toplu işten çıkarmalar ve karantina etkisi neredeyse tüm ülkeyi etkisi altına aldı. Çin kaynaklı bu gelişmelerin küresel durgunluğu tetikleyeceği hemen herkes tarafından kabul edildi.

Çin dışında Japonya, Güney Kore, ABD ve AB ülkelerinin de virüsten etkilendi. 2020 Şubat itibarıyla virüs hemen hemen tüm ülkelerde kendisini hissettirdi. Düşen fiyatlar nedeniyle emtia üreten ülkeler zorlanmaya başlarken küresel düzeyde risk alma iştahı azaldı. Doğal olarak bu gelişme Hindistan ve Türkiye gibi mali kırılganlıkları nispeten yüksek ülkelerde kendisini göstermeye başladı. Gelişen ülke paraları değer kaybetmeye yani kurlar yükselmeye başladı. Hiç kuşkusuz, dünya GSYH’nin yaklaşık yüzde 23’ünü gerçekleştiren ABD ekonomisinin performansı, dünya ekonomisindeki daralma sürecinin de en önemli belirleyicisi olacak. ABD’de üretim zincirleri kırılırken S&P 500 indeksinin yüzde 35 gibi yüksek oranda düşmesi mali piyasalarda da belirsizliği artırdı. İndeks, Fed’in 700 milyar USD’lik menkul kıymet alacağını açıklamasının ardından yüzde 16 civarında toparlamış görünse de borsalarda ‘ayı piyasası’nın hâkim olduğu görülüyor. ABD ekonomisinin toparlanması için ilk etapta işletmelere ve tüketicilere 300 milyar USD’lik yardım, yeni menkul kıymet ihraç edecek şirketlere kredi ve ihraç yardımı, yerel yönetimlere kredi akışının kolaylaştırılması gibi önlemlerle çöküşün etkisi hafifletilmeye çalışılsa da bu desteklerin yeterli olmayacağı anlaşıldı ve bunlara ek olarak 1.200 USD’lik kişi başı ödeme biçiminde yardımlar yapıldı.

2020 başlarındaki diğer bir sorun ise petrol fiyatlarının 60 USD’lardan 30 USD’ların altına düşmesi oldu. Rusya’nın durgunluk ve yaşanan arz şoku nedeniyle petrol üretimini kısmayacağını açıklamasıyla OPEC ve OPEC dışı tüm anlaşmalar çökmüş oldu. Suudi Arabistan da Rusya’nın başlattığı bu girişime petrol fiyatlarını düşürerek yanıt verdi. Böylece devam eden ticaret savaşlarına bir de petrol savaşı eklenmiş oldu. Rusya’nın 1.1 trilyon USD’a ulaşan resmî döviz rezervleri ile petrol savaşına ne kadar dayanabileceği merak ediliyor. Ancak düşük petrol fiyatlarından en büyük darbeyi, yüksek maliyetli petrol üreten ve ABD istihdamının yaklaşık yüzde 5’ini gerçekleştiren petrol ve gaz sektöründeki büyük şirketlerin yiyeceği anlaşılıyor” ifadelerini kullandı.

COVID-19 salgınının dünya ekonomisinde uzun süredir biriken stresin atılmasını tetiklediğini söyleyen Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, IMF’nin gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamında 2020’de büyümenin negatif olacağını; gelişen ülke ekonomilerinde de benzer performansların ortaya çıkacağını Çin ve Hindistan’ın ise uzun yılardan sonra düşük bir büyüme oranı ile karşı karşıya kalacaklarını tahmin ettiğini dile getirdi.

“Türkiye Ekonomisi de COVID-19 Etkisinde”

Türkiye’de ilk vakanın 10 Mart’ta açıklandığını, alınan önlemler çerçevesinde 19 Mart itibariyle 149.382, 21 Mart’ta da –bugün açılmış olsalar da- berber-kuaför gibi işletmelerin de faaliyetlerinin durdurulmasıyla toplam 211.670 işletmenin faaliyetinin durduğunu dile getiren Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu “Türkiye ekonomisi de COVID-19 etkisi altında kaldı. Faaliyetine ara veren işletmelerin çoğunluğunun hizmet sektöründe olduğu biliniyor. Çoğu esnaf, sanatkâr ve küçük işletmede istihdam edilen yaklaşık 1.4 milyon kişinin, bu durumdan direkt olarak etkilendiği tahmin ediliyor.” dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:

“Edirne’nin de en çok etkilenen şehirlerin başında geldiğini söyleyebiliriz. COVID-19 etkisi ilk olarak talepte ciddi bir çöküşe yol açtı. Örneğin sınırların kapanmasıyla ilimize alışveriş amacıyla gelen turist neredeyse hiç kalmadı. Esnaf ciddi oranda ciro kaybı ile karşı karşıya kalırken birçok sektörde neredeyse satışlar sıfırlandı. Ekonomide talep yönlü çöküş işsizlikteki artışla daha da derinleşmeye başladı. Sokağa çıkma yasağı, şehirlerarası yolculukların zorunlu olarak durdurulması tedarik zincirlerinde de kısmi kırılmalara yol açtı.

Türkiye genelinde 5.6 milyon kişinin işsiz kalma olasılığı oldukça yüksek ve bu sayının yaklaşık 5 milyonu hizmet sektörü kaynaklı. Ulusal ve uluslararası yolcu taşımacılığının durma noktasına gelmiş olması seyahat ve taşımacılık sektörünü etkiledi. İhracat sektöründe de global talepteki çöküşün etkileri hissedilmeye başlandı. Otomobil, hazır giyim ve tekstil gibi ana ihracat sektörlerinde, Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkeden gelen siparişlerin hissedilir biçimde düştüğü görülüyor. Diğer taraftan özellikle dış turizmin hem sınırların kapalı olması hem de açılsa bile turistin geleceği ülkelerdeki engellemeler veya tatil erteleme kararları nedeniyle ciddi oranda sekteye uğraması bekleniyor. Bu durumda Türkiye ekonomisini hareketlendirecek temel talebin iç talep olacağı anlaşılıyor. Bu nedenle de iç talebin canlandırılmasına yönelik adımlar atılıyor. Kredi desteklerini istihdam azaltmama koşuluna bağlama, Kısa Çalışma Ödeneği gibi mekanizmalar devreye alınarak işsizliğin önüne geçilmeye çalışılıyor. Vergi ötelemeleri, 2.1 milyon aileye verilen yardımın 4.4 milyon aileye yükseltilmesi gibi tedbirlerle iç talep desteklenmeye çalışılıyor.

IMF, global düzeydeki olumsuz trendin etkisiyle Türkiye ekonomisinin 2020’de bir önce yıla kıyasla yüzde 5 daralacağını ve 2019’da yüzde 13.7 olan işsizlik oranının da 17.2’ye yükseleceğini tahmin ediyor. COVID-19 maalesef sadece sağlık ve sosyal alanlarda değil ekonomide de olumsuzluk yarattı. Bu olumsuz havanın birdenbire ortadan kalkması ve tekrar eskiye dönmek zaman alacağa benziyor. Önümüzdeki dönemde harcama alışkanlıkları, tasarruf yapma ve tasarrufları değerlendirme biçimlerinde de önemli değişimlere hazır olmak gerekiyor.”

Kaynak: Trakya Üniversitesi

Son Haberler