TBMM’de dün görüşülerek yasalaşan kanun teklifi 2016 tarihinde YÖK’ün önerileri ile Üretim Reform Paketi içinde yasalaşarak hayata geçen ve kamuoyunun bütününde olumlu karşılanan değişikliklerden sonra yükseköğretim ile ilgili yapısal değişiklikler barındıran ikinci yasa paketidir.
İlk yasa paketinin ana esasları “bağımsız kalite kurulunun kurulması, YÖK’ün yetki devri süreçlerine yasal zemin kazandırmak ve üniversite sanayi ilişkisini yasal zemine kavuşturmak, kontenjaların paydaşlarla birlikte katılımcı bir şekilde belirlenmesine imkan tanımak ve devlet üniversitelerine hareket serbestisi getirmek” gibi hususlardı.
Şimdi bu ikinci yasa paketinde de aynı şekilde radikal değişiklikler söz konusu. YÖK’ün “yetki devri ve yetki paylaşımı” süreci bu pakette de sürmektedir: Bu bağlamda “üniversitelerdeki bazı ücretlerin belirlenmesi yetkisinin üniversitelere devri, mali güçlük sebebiyle üniversitelerin faaliyet izninin kaldırılması noktasında YÖK’ün yetkilerini başkaca kurumlarla paylaşması ve yetkisinin ve insiyatifinin kısıtlanması” bunlardan bazılarıdır.
Yasa paketinde Vakıf üniversiteleri ile ilgili toplumun ve bu üniversitelerde çalışan öğretim elemanlarının beklentisini karşılayan maddeler de bulunmaktadır. Son dönemlerde bazı Vakıf üniversitelerinin kötü uygulamaları dolayısıyla ticarethane şeklinde algılanmalarına yönelik oluşan bu olumsuz algıyı ortadan kaldırmaya yönelik bazı düzenlemeler de bu pakette yer alıyor. Vakıf üniversitelerinin YÖK kararıyla öğrencilerinin yüzde onunu burslandırdığı malum. Bu oran şimdi yasa güvencesiyle yüzde onbeşe çıkarılıyor. Dolayısıyla vakıf üniversitelerinde ücretsiz okuyan öğrenci sayısı geçen seneye göre yaklaşık 10 bin daha artacak. Bu, sosyal devlet anlayışı ve vakıf mantığıyla uyuşan ve öğrencilerimizi sevindirecek bir düzenleme.
Yine aynı şekilde vakıf üniversitelerinde çalışan 23 bini aşkın öğretim elemanı için güzel bir haberimiz var. Vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarına ödenen ücretin devlet üniversitelerinde çalışan emsallerinden daha düşük olamayacağı şeklinde bir düzenleme de bulunuyor.Diğer taraftan vakıf üniversitelerimizdeki yaklaşık 15 bine yakın öğretim üyeleri de devletteki uygulamayla ilişkilendirilmiş belli bir yıl şartına bağlı olarak yeşil pasaport alabilecekler. Bu son iki madde uzun zamandır vakıf üniversitelerinde çalışan hocalarımızın beklentisi idi. Şimdi bu da gerçekleşmiş oluyor.
Ayrıca vakıf üniversiteleri için teminat fonu getiriliyor. Bu aslında yurtdışında çok önemli üniversitelerin uyguladığı o üniversitenin güvenilirliğini de gösteren bir ölçüt. Öğrenci gelirlerinin cüzi bir miktarı, Vakıf üniversiteleri mali açıdan sürdürülemez hale geldiklerinde kamu bakımından doğacak yükün engellenmesi, öğrencilerin eğitimlerinin, kesintiye uğramadan tamamlatılmasında kullanılmak amacıyla bir kamu bankasında kendi adına açılan hesapta nemalandırılacaktır.
Bu yasa paketinde eğitim ve öğretimin kalitesini yükseltmeyi amaçlayan maddeler de bulunmaktadır. Öğretim görevlililiği için bazı özel alanlar hariç olmak üzere, tezli yüksek lisans şartı getirilmektedir. Bu da kalite çıtasını yükseltmek için atılan bir adım. Aslında bütün kademelerde kriterlerin yükseltilmesi gerektiğini de burada ifade etmek isteriz.
Üniversitelerimizde yapılan Ar-Ge kapsamındaki projelerde istihdam edilecek doktoralı araştırmacıların ücretlerinin artırılması da araştırma kapasitemizi ve kalitemizi artıracaktır. Ayrıca yine bu teklifte bulunan bir madde ile üniversitelerimizin kamu kaynağı dışında da fon alabilmeleri için ulusal ve uluslarası ortak projelere katılım önündeki bazı engeller de kaldırılmakta ve bu projelere katılım teşvik edilmektedir. Önümüzdeki dönemde devlet üniversitelerimiz daha fazla proje alabilecek, ülkemiz uluslararası fonlara verdiğinin çok azını aldığı bir ülke olmaktan inşallah çıkacaktır.
Yeni YÖK olarak önem verdiğimiz bir konu da Türk yükseköğretim sistemine birlikte iş yapma modelini kazandırmaktır. Bu noktada da önemli bir adım atılıyor. İlaç, aşı, tohum gibi stratejik önem taşıyan projelerin desteklenmesi için alanında temayüz etmiş birden daha fazla üniversitenin güç, bilgi ve tecrübelerini birleştirebilecekleri “ortak araştırma merkezi” kurulması öngörülmektedir. Bu model Türkiye için ilk defa uygulanacaktır. Bilindiği üzere önümüzde başta aşı, ilaç ve tohum gelmek üzere akademide yapmamız atmamız gereken adımlar var. Her üniversitemiz aynı konularda ayrı ayrı çalışmakta, kamu kaynakları planlı ve hedef odaklı harcanamamakta, ortaya onbinlerce bilimsel araştırma projesi çıkmakta, fakat ülkemiz için bunların somut çıktıları az olmaktadır. Artık ulusal ölçekte belli bir konuda temayüz eden üniversitelerimizin birlikte iş yapacakları, birden fazla üniversitemizin insan kaynaklarını, laboratuvarlarını, ekipmanlarını birlikte kullanabilecekleri bir modeli Türkiye’ye kazandırıyoruz inşallah.
Bu yasa paketinde doçent adayları için de güzel bir düzenleme yer almaktadır. Doçentlik sınavlarının yılda ikiden fazla yapılmasını engelleyen kısıt da ortadan kalkmaktadır. Artık doçent adaylarının bekleme süreleri daha da kısalacaktır. Ayrıca doçentlik süreçlerini hızlandırmak maksadıyla dijital imkanlardan yararlanmak da bu yasal düzenleme ile mümkün olacaktır.
Bu paket ile öğretim elemanları için başkaca iyileştirmeler de söz konusu oluyor. Doktorası olan uzman, çevirici, eğitim öğretim elemanlarının da ders verebilme imkanı tanınıyor. Yani üniversitede doktoralı olan herkes artık ders verebilecek.
Ayrıca 50/d kapsamındaki araştırma görevlisi olanlardan yüksek lisans yapan 5 bini aşkın öğrencimiz için de sevindirici bir düzenleme var. Yüksek lisans eğitimini tamamlamış olanların alanıyla ilgili doktora veya sanatta yeterlilik eğitimlerine başlamaları için bir süre gerekmekte. Öğrencilerimizin bu süreç esnasında mağdur olmalarını engellemek için kadrolarıyla ilişiklerinin altı ay daha devam etmesi öngörülmektedir.
Başkaca bir düzenleme ile de açıköğretim fakültelerinde gelir fazlası olan miktarın belli bir kısmı doktoralı insan kaynağı yetiştirilmesine harcanacak. Diğer bir ifade ile önümüzdeki yıl daha fazla öğrencimize ülkemiz için öncelikli alanlarda doktora bursu vereceğiz. Bu da doktora yapmak isteyen öğrencilerimiz için güzel bir haber.
Bu yasa ile disipline ilişkin hükümler de yeniden düzenlenmiştir. Mevcut disiplin mevzuatına göre suç kabul edilen bazı eylemler suç olmaktan çıkarıldı, bazılarının da cezaları hafifletildi. Ağırlaştırma sadece intihal kapsamındaki suçlar ile sınırlı kaldı. Dolayısıyla akademinin ruhuyla daha fazla uyumlu bir disiplin mevzuatı getirildi.
Meclisimizden geçen yükseköğretim ile ilgili maddeler aslında sistemin gittikçe daha sağlam bir zemine oturduğunun göstergesi. Pek çok alanda iyileştirmeler barındırıyor. Bu süreç elbette devam edecek.
Bu maddelerin özü, YÖK’ün yetki devri ve paylaşımı sürecinin devam etmesi, Vakıf üniversiteleri ile ilgili toplumun beklentilerinin önemli bir kısmının karşılanması, eğitim öğretimde kalite ile ilgili düzenlemeler, AR-GE ile ilgili düzenlemeler, üniversitelerin ilaç, aşı, tohum, yüksek teknoloji gibi stratejik alanlarda birlikte iş yapma modelini getirmesi, öğretim elamanları ile ilgili iyileştirici düzenlemelerdir.
YÖK olarak bu yasal düzenlemelerin alt düzenlemeleri için hızlı bir şekilde çalışmaya başlıyoruz. Türk yükseköğretimini yöneten kişiler olarak gerçekten mutlu ve umutluyuz. Türk Yükseköğretimi tedrici bir şekilde yeniden yapılandırılıyor. YÖK artık yükseköğretim kurumlarına daha az müdahale eden, yükseköğretimde ulusal ve uluslararası politikalar yürüten, ülkemizin ihtiyaç duyduğu alanlarda yeni projeleri hayata geçiren, dijital dünyaya ayak uyduran, enerjisini yeni ve yenilikçi girişimlere veren bir kurum olma yolunda ilerliyor.
Son olarak bu yasama süreci elbet Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile sonuçlanacaktır. Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımıza bu sürecin başından itibaren eksik olmayan destekleri için burada şahsım, Yükseköğretim Kurulu ve üniversitelerimiz adına teşekkür etmek isterim. Kendilerinin bizlerden sürekli daha iyiyi isteyen,cesaret gerektiren her adımımızda arkamızda duran, her projemizi heyecanımıza ortak olarak destekleyen, ülkemizin kalkınmasında üniversitelerimizin rolünü ve bilim insanlarımızın kadr ü kıymetini bilen tutumu bizler için gerçekten önemli.
Ayrıca şunu da söylemek isterim. Başkan olduğumuz gün yükseköğretimin toplumda ayrışma noktası değil uzlaşı noktası olması için çalışacağımızı beyan etmiştik. YÖK 100/2000 dahil verilen binlerce bursumuz, gerçekleştirdiğimiz projelerimiz, araştırma üniversitelerini, bölgesel kalkınma odaklı üniversitelerimizi seçme süreçlerimiz sürekli liyakat ve adalet üzerinde yürüdü.
Yükseköğretimimiz için “yeni ve yenilikçi açılımlar” getiren bu yasal düzenlemelere Meclisimizin geniş bir mutabakat ile verdiği desteğin arkasında, bu tutumumuzun farkedilmesinin payı olduğunu sanıyorum. Vekillerimizin verdiği bu destek yükseköğretimde “adalet, fırsat eşitliği, liyakat” ile ilgili daha fazla sorumluluk yüklenmemizi gerektiriyor.
Kanun teklifinin geniş bir mutabakat ile meclisimizde yasalaşmasından ötürü her bir milletvekilimize ayrı ayrı teşekkür ederim.
İnşallah Sayın Cumhurbaşkanımız ve Türkiye BüyükMillet Meclisinin güvenini boşa çıkartmayacağız.
Kaynak: https://www.yok.gov.tr/Sayfalar/Haberler/2020/yok-kanunu-basin-aciklamasi.aspx