Yeni Koronavirüs salgınıyla birlikte konut mimarisi ve şehircilik alanında ne gibi değişimler yaşanacak? Bu konuda şehir ve bölge planlamacı akademisyenler ne düşünüyor? İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Kerem Koramaz açıkladı.
Salgının konut kullanıcılarına etkisi nasıl oldu? Yerleşimlerin planlanması ve kentleşme alanına bakış salgınla birlikte bir değişime uğradı mı?
Doç. Dr. Kerem Koramaz, Yeni Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) Dünyada başta sağlık alanında ve salgınla mücadele, kriz yönetimi gibi ilgili diğer alanlarda insanlığımızın ve topluluklarımızın önceliklerinin yeniden tanımlanmasına neden oldu. Salgının yayılımının kontrol altına alınabilmesi için sağlık ekipmanlarının ve diğer ihtiyaçların tedarik yönetiminde, ticaret, çalışma ve eğitim gibi temel hizmetlerde yeni kurallar oluştu. Bu salgın döneminde, elektronik ticaret ile küçük ölçekli mahalle ve semt perakende faaliyetlerinin önemi pekişmiş oldu. Ayrıca taşımacılık, toplu taşıma ve şehirlerarası ulaşım gibi ulaşım hizmetlerinde ve diğer tüm kamu hizmetlerinde sosyal mesafe ve hijyen ile ilgili yeni kuralların dışında, sefer aralıkları ve sayılarının yoğunlukları kontrollü hale getirecek şekilde düzenlenmesi gereği ortaya çıktı. Kısaca özetlediğim ilk akla gelen bu değişimin dışında insanlık olarak salgın sonrası yaşam alanlarımız ve yerleşimlerimizde de oluşabilecek benzer risklere karşı toplumları daha dirençli hale getirecek hızlı ve kolay uygulanabilen mekânsal düzenlemelere gereksinim duyulacaktır.
Yaşanan problemler ve çözüm önerileri?
Kamusal alanlarda sosyal mesafenin sağlanması ve birçok hizmetin teknolojik olanaklarla sunumu gibi hızlı çözümler kayıplarla mücadelemizde kayda değer katkı sundu. Bu nedenle başta üniversitelerimizin ve araştırma kuruluşlarının COVID-19’un toplumsal etkilerini ve çözümlerini mekânsal ve ekonomik boyutlarıyla değerlendirmesi gerekiyor.
Bu alandaki önerilerin başında kentlerimizin ve tüm insan yerleşimlerinin planlanması ve tasarımında günümüzde kabul gören yoğunluk ve alan büyüklüğü gibi evrensel ilkelerin ve modern standartların dikkate alınmasının büyük payı var. Nüfus büyüklüğü ve yüksek nüfus yoğunluğu bakımından salgınla mücadelede dezavantajlı durumda olan büyük kentlerimizin ihtiyaçları bu noktada öne çıkıyor. Güneş ışınımından ve rüzgardan faydalanma düzeyi başta olmak üzere kamusal alanlarda ve konut alanlarında çevre koşulları bakımından optimum konforun sağlanması ile ölçek ve büyüklükleriyle yeterli kentsel açık alanların düzenlenmesi göz ardı edilmemesi gereken öneriler olarak öne çıkıyor.
Yeni Koronavirüs sonrasında yerleşimlerin planlanması ve kentleşme anlayışında yaşanacak değişimler neler olabilir? Özellikle yeni konutların inşasında ve diğer kullanım alanlarının düzenlenmesinde salgın hastalıklar riski göze alınacak mı?
Salgınla mücadelenin tamamlanması hedefine ulaşmaya çalıştığımız bugünlerde, salgın sonrasında topluluklarımızın, kentlerimizin ve tüm yerleşimlerimizin mekânsal, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını planlama ve kentsel tasarım çözümleriyle kalıcı kılmamız gerekiyor. Bu çözümlerin başında mevcut kentsel sosyal hizmetlerin çevrimiçi olanaklarla geliştirilmesi geliyor. Uzaktan eğitimle kurumlarımızın kısa sürede uyum sağlamaya çalıştığı deneyimlerimizde olduğu gibi, diğer kentsel ve kamu hizmetleri, bilgi ve iletişim teknolojilerini tek yönlü bilgilendirme işlevinden öteye geçerek etkileşimli ve bilgi toplumuna hizmet eden yenilikçi dijital uygulamalarla zenginleştirilmeliyiz. Ulaşım ve toplu taşımada yeni standartlar, enerji kaynaklarının kullanımında sürdürülebilir çözümler, kentsel yönetimde, afet ve krizlere dirençli yerleşimler de bu çözümlerin arasında ilk akla gelenlerdir. COVID-19 salgınının kentlerimizde ve yerleşmelerimizdeki etkisinin azaltılması için değinilen yenilikçi çözümlerin bütünleşik stratejiler ile kentsel yaşam kaliteyi yükseltebileceğini unutmamalıyız.
Kaynak: https://haberler.itu.edu.tr/haberdetay/2020/05/20/yeni-koronavirus-(covid-19)-kent-planlarini-etkileyecek